ŞEYH ALİ SEMERKANDİ HAZRETLERİ

Niyet Hayır Akıbet Hayır

Hafız Kamil ÇÖLLÜOĞLU

HAFIZ KAMİL ÇÖLLÜOĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Doğumu ve Eğitimi

Hafız Kamil Çöllüoğlu 1932 yılında Kızılcahamam İlçesinin Korkmazlar köyünde dünyaya geldi. Babasının adı Hüseyin, annesinin adı Fatma’dır. Hafız Kamil Çöllüoğlu, Kur’an’ı Kerim’i yüzünden okuma bilgilerini köyün imamı Mehmet Karataş’tan aldı.

Ağabeyi Rıza Çöllüoğlu’nda hıfzını tamamladı. Kamil Çöllüoğlu köydeki Kur’an eğitimini ve daha sonra Kur’an eğitimi için İstanbul’a gidişini ve oradaki eğitimini şöyle anlatıyor:

-Ben 1940 senesinde Mehmet Karataş hocada okumaya başladım ve Kur’an’ı Kerim’i yüzüne okuyarak bitirdim. Ağabeyim Rıza Çöllüoğlu, Çamlıdere’de hıfzını tamamlayarak 1944 yılında köye dönünce, köyümüzde imamlık yapmaya başladı. Köy imamlığı yaparken öğrenci de okutuyordu. Bizim yöreye (Berçin yayalar, Korkmazlar, Gebeler, Çatak, Şahinler, Eskice köyleri) “Berçin Ortalığı” denir. O yörede Berçin Yayalar hatibi dışında din adamı yoktu. Bu nedenle Rıza Hoca öğrenci okutmaya başlayınca çevreden ve bizim köyden öğrenciler toplanmaya başladı. Onların arasında ben de vardım. Bir yıl sonra Rıza Hoca babamın ve annemin dahi haberi olmaksızın İstanbul’a gitti. Öğrenciler hocasız kaldı. 1946 yılında yeniden köye geldi, yeniden öğrencilerini topladı, fakat ikinci kez İstanbul’a gitti. Ben ve arkadaşlarım diğer öğrenciler gene öğreticisiz kaldık.

 

1948 yılında rahmetli babama “Ben de okuyacağım, hoca olacağım” dedim. Babam “Bir ailede bir tane hoca yeter, sen de hayvanları güdeceksin dedi. O yıl babam bir hayvan satmıştı. Onun parasını anneme vermişti. Annemden o parayı aldım, ben de İstanbul’a geçtim gittim. Fatih Camii’nde ağabeyim Rıza Hoca’yı buldum. Ağabeyim Rıza Çöllüoğlu, beni İskender Paşa Camii’ndeki Mehmet Zahit Kotku’ya götürüp teslim etti. Daha sonra Mehmet Gönenli Hoca’nın Üçbaş Kur’an Kursu’na girdim. O yılın ramazan ayında, Rıza Hoca İpsala’ya gitti, daha sonra beni de çağırdı. Rıza Çöllüoğlu imamlık yapıyor, vaaz ediyor, ben de müezzinlik yapıyordum. Ramazan bitince birlikte İstanbul’a döndük.

Hafız Kamil Çöllüoğlu, İstanbul’daki Kur’an’ı Kerim eğitimini 1949 yılının son aylarına kadar İstanbul’da sürdürdü. Bu dönemde Fatih Camii müezzini Hüsnü Efendi’de Kur’an’ı Kerim’i usulüne uygun olarak okuma dersleri aldı.1949 yılının son aylarında ağabeyisi Rıza Çöllüoğlu ile birlikte Ankara’ya döndüler ise de 1950 yılı başlarında Kamil Çöllüoğlu yeniden İstanbul’a gitti.

1950 seçimleri sonrasına kadar İstanbul’da kaldı. Altı ay kadar Mahmut Ustaosmanoğlu Hoca’dan Arapça dersleri aldı. Hafız Kamil Çöllüoğlu, 1954 yılında Dikmen gazino durağındaki camide imam-hatiplik ve Kur’an kursu öğreticiliği yaptığı yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığı Müşavere ve Dini Eserler İnceleme Kurulu Başkanı ve aynı caminin cematinden olan Hasan Fehmi Başoğlu’ndan tecvit ve kıraat derslerini, ağabeyisi Rıza Çöllüoğlu’dan aldığı derslerle sürdürdü.

Zaman zaman ağabeyisi Rıza Çöllüoğlu’ndan Arapçayı öğrenmek için ‘Sarf-Nahiv’ dersleri okudu. İlkokul diplomasını 1955 yılında dışarıdan sınava girmek suretiyle aldı. Verilen bu bilgilerden anlaşılacağı üzere; Hafız Kamil Çöllüoğlu’nun eğitim hayatı köyünde, İstanbul ve Ankara’da dağınık bir şekilde sürüp gitti. Kendisi bu dağınık ve daha çok kendisini yetiştirme biçiminde sürüp giden eğitim-öğretim hayatını şöyle özetliyor;

- 1940-1950 yılları arasında orada-burada okudum. Ara-sıra Ankara’ya gelip hamallık yaptım. Yazları davar güttüm, kışları okudum. Tevazudan söylemiyorum, fakat tevazu edip de zillete düşmemek lazım. Bu gün Ankara’da kendi kendini yetiştiren veya yetiştirmeye çalışan iki kişi varsa, birisi benim. Kader böyle tecelli etmiş, ben kendi kendimi yetiştirdim. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Görevleri

Hafız Kamil Çöllüoğlu, ilk resmi görevine 1950 yılında Ankara Müftülüğü’nce açılan imtihanı ve sözlü sınavı kazanarak, Leblebicioğlu Camii müezzini olarak atandı.

1952 yılında vatani görevini yapmak için bu görevinden ayrıldı. 1954 yılında vatani görevini tamamladı. Ankara Müftülüğü’nce açılan imam-hatiplik imtihanına girdi. İmtihanı kazanarak Çankaya İlçesine bağlı bugün Dikmen Merkez Camii olarak bilinen cami imam-hatipliğine tayin edildi.

Daha sonra sıra ile Ankara Merkez Mehmet Çelebi, Yenimahalle İlçesi 10.Durak Esentepe Camii imam-hatibi olarak görev yaptı.Hafız Kamil Çöllüoğlu, Yenimahalle Esentepe Camii’nin hizmete açılışı ile ilgili hatıralarını şöyle anlatıyor:

- Cami ramazandan önce hizmete açıldı. Merhum Başbakan Adnan Menderes açılışa davet edilmişti. Açılışa Suudi Arabistan ve Irak büyükelçileri katıldı. Rahmetli Adnan Menderes açılışa katılamamıştı. Ramazanın 3.günü sabah namazından çıktık, bir araba gelip caminin önünde durdu. İçinden Başbakan Adnan Menderes çıktı ve bize, “Ben caminin açılış davetinize katılamadım” dedi. Ben ömrümde Rahmetli Menderes kadar kibar ve temiz giyinen bir insan görmedim. Camiye girerken bir terlik vermek istedim, “Yok öyle şey olmaz” dedi, ayakkabılarını çıkarıp, içeri girdi.

Rahmetli Menderes ellerini önünde bağlamış olarak, üstün bir saygı içinde camii geziyordu. Bana, “Hoca efendi, caminiz çok güzel olmuş, sakın buraya levha astırmayın, namaz kılanları meşgul eder” dedi. Onun hatırası olarak hala o camide levha yoktur. Dışarıya çıktık, yanında Ankara Valisi Dilaver Argun da vardı. Önce bize “Bu caminin minaresine bir lamba takın” dedi ve Ankara Valisi’ne dönerek, “Bahçeler müdürlüğüne söyleyin, bu caminin bahçesini düzenlesin” emrini verdi.

Hafız Kamil Çöllüoğlu, 1960 yılına kadar Esentepe Camii’ndeki görevini sürdürdü. Aynı yıl Çankaya İlçesi Çankaya Camii imam-hatipliğine naklen atandı. Bu camide 4 yıl görev yaptı. Bu görevi sırasında 1960 askeri darbesinden sonra Demokrat Parti’nin yerine kurulan Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel’i yakından tanımıştı. Çünkü, Süleyman Demirel’in İlkiz sokaktaki evi Çankaya Camii’ne çok yakındı. Demirel, Cuma ve bayram namazlarını Çankaya Camii’nde kılardı. Kamil Çöllüoğlu, Süleyman Demirel ve Onun din-dinayet politikaları ile ilgili tutum ve davranışlarını da kendi orijinal üslubu içinde şöyle anlatıyor:

Çankaya Camii imam-hatipliğim sırasında başta Süleyman Demirel olmak üzere, Necmettin Erbakan, Turgut Özal, Mehmet Turgutlar, şu Turgutlar, bu Turgutlar, Hacı Ali Demirel de aralarında olmak üzere onların hepsi ile iç içeydim. Hükümet ile din görevlileri arasında dolaşıp duruyordum. Ankara’da Din Görevlileri Cemiyetini Rahmetli Mustafa Maden ile beraber kurduk.

Türkiye Din Görevlileri Federasyonu kuruluş çalışmalarına öncülük edenlerden birisi Mustafa Maden, diğeri de ben idim. Hükümet ve Cemiyet arasında geliver-gidiver derken ben yanımda ağabeyim Rıza Çöllüoğlu’nu da sürükledim.

Din görevlileri yöneticisi olduğum, 1965 yılında ittifak ile Süleyman Demirel iktidara geldi. Kemal Güran, Mustafa Maden, Ali Osman Atakul ve birçok arkadaşımızla Süleyman Demirel’i ziyaret ettik.Bize dedi ki, “Biz sizin kıymetinizi anladık, din görevlileri bize çok büyük yardımda bulundu ve size hemen vaat ediyorum, Konya’da Selçuk üniversitesini kuracağım ve orada bir ilahiyat fakültesi açılmasını sağlayacağım dedi.

Bu üniversite ve Konya Yüksek İslam Enstitüsü senelerce sonra kuruldu. Demirel bize o gün “Ne işiniz olursa emrinizdeyim” diyerek, bizi alladı, pulladı ve bizi gönderdi. Daha sonra bizim Elmalılı kavgamız çıktı.

Rahmetli İbrahim Elmalı’nın Diyanet İşleri Reisi olması için Kemal Güran, Mustafa Maden Hocalar Onu İstanbul Müftülüğü’nden aldılar, geldiler. O arada Yaşar Tunagür, İbrahim Elmalı ile ikisi takıştılar. YaşarTunagür, Süleyman Demirel’in Diyaneti tedvirle görevlendirilen adamı idi. Biz de din görevlilerini teşvik ettik, dedik ki, “Biz Elmalı’yı istiyoruz” ve bir müddet yazışmaların ardından biz Süleyman Demirel’e tekrar çıktık. Kapıdan girerken, hani eskiden “Selçuk Üniversitesi kuracağım ve  orada bir ilahiyat fakültesi açacağım” demişti ya, bu sefer de, “Siz bu işlerin neden bu kadar üstünde duruyorsunuz? Bu işleri böyle yaparsanız, bu işler kopar! Karışmayın” dedi.

Ben o zaman anladım ki, bunlar din adamlarını bir manivela olarak kullanıyorlar, din adamlarının diyanet hizmetleri ile dahi yakından ilgilenmesini hiçbir zaman istememişler. Hem din adamı olacaksın, hem de bu işlerde aktif olacaksın, olmaz böyle şey demişler. Bizi Süleyman Demirel oradan kovdu ve ağabeyim Rıza Çöllüoğlu Hoca ile Muammer Dolmacı’ya gittik.

Muammer Dolmacı, Süleyman Demirel’in müsteşarı ve benim de cemaatimden. Dedik ki, “Yaşar Tunagür’ü alsın, üç gün sonra da Elmalı’lıyı alsın.” Allah rahmet eylesin, Muammer Dolmacı bize vaaz ediverdi; “Fitne çıktığı zaman yürürken duracaksınız, dururken oturacaksınız, otururken yatacaksınız” diyor. Bunları bana anlatıyor görünüyor ama gerçekte Rıza Çöllüoğlu’na anlatıyor. Ben dedim ki, “Muammer bey, sizde hiç akıl yok, ben dinimi senden öğrenecek değilim, sen bana ne diye vaaz ediyorsun.” Ben Çankaya Camii’nde 4 sene görev yaptım, iyi günlerim geçti ve o caminin yapılmasında büyük rolüm oldu. Şevket Alptekin Doğuda Atatürk Üniversitesi’nin inşaat işlerini yapmıştı. Rahmetli Menderes demiş ki, “Atatürk Üniversitesi’ni yaptın, şu camiyi Çankaya Camiini de yap.” Bunun üzerine inşaata başlandı. Bu sırada 1960 askeri darbesi oldu, askeri darbe sonrası günlerde Şevket Alptekin’i “sen cami yaptın” diye süründüre  süründüre öldürdüler. 

Hafız Kamil Çöllüoğlu, 1964 yılında Altındağ İlçesi Marangozlar Sitesi Camii imam-hatipliğine atandı. Emekli oluncaya kadar bu camide görev yaptı. 1977 yılında emekli oldu. Emekli oluncaya kadar aralıksız 14 yıl görev yaptığı Marangozlar Sitesi’ndeki imam-hatiplik görevi ile ilgili olarak da şunları anlatıyor:

Marangozlar Sitesi Camii imam-hatipliğine atandığım zaman, caminin dernek başkanı merhum Tahsin Kahraman idi. Ben de dernek yönetim kuruluna seçildim. Derneğin yıllarca muhasipliğini yaptım. Camide müezzin yoksa müezzin oldum, imam yoksa imamlık yaptım.

Hafız Kamil Çöllüoğlu, emekli olduktan sonra da dini-mesleki alanlardaki hizmetlerini aralıksız sürdürdü. 1982 yılında Fransa Lyon’a gitti ve orada bir yıl ücreti Lyon’da bulunan Türk işçileri tarafından karşılanmak üzere imam-hatiplik yaptı, cemaatini dini konularda aydınlatmak için vaaz etti.

 

 

 

Bir yıl sonra eşini ve hafızlığa çalışırken kendisinin Fransa’ya gitmesi nedeniyle, hafızlık çalışmasına ara vermek zorunda kalan oğlu Hazım’ı da yanına alarak yeniden Lyon’a döndü.

Orada bir yıl daha görev yaptı. Lyon’da bir taraftan imam-hatiplik ve vaizlik görevlerini sürdürürken, bir taraftan da oğlu Hazım’ın hafızlığını tamamlamasını sağladı.

Hac mevsiminde Lyon ve çevresinden toplanan hacı adayları ile hacca gitti ve onlara din görevlisi olarak rehberlik yaptı.

1987 yılında TEKDAV Vakfı’nın temsilcisi olarak Hollanda’ya gitti. Hollanda’da Türk işçilerine bir yıl süre ile imam-hatiplik yaptıktan sonra 1988 yılında Türkiye’ye geri döndü.

Hafız Kamil Çöllüoğlu, imam-hatipliği yanında cemaatini dini konularda irşat etmek için gücü yettiğince, dili döndüğünce ve samimi duygularla vaazlar etti. Yaptığı vaaz ve irşat hizmetlerini de şöyle özetliyor:

Ben dilim döndüğünce cemaatimi ve bulunduğum yerdeki Müslümanları aydınlatmak için, içten duygularla vaaz ettim. Niyetimiz doğru olduğu için Yüce Allah yaptığım konuşmalardan dolayı bana hiçbir sıkıntı yaşatmadı. Halbuki pek çok hatalarım oldu, samimi olduğum için hiç sıkıntıya düşmedim. Kendim iyi bir hoca olmayı, güzel Kur’an’ı Kerim okumayı çok istedim. İslami konulardaki geniş bilgileri ile iyi hoca olanların, güzel Kur’an’ı Kerim okuyanların aşığı oldum.

Hiçbir zaman “Hocayım” iddiasında olmadım. Hiçbir meslektaşıma haset (kıskançlık, çekememezlik) etmedim. Elimden geldiğince, gücüm yettiğince meslektaşlarıma yardımcı olmaya çalıştım. Herkesin derdine ortak olmaya çalıştım. Bunu kendi yararım için, Yüce Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yaptım, hiç kimseden bir şeyler beklemedim.

Bunlardan çok büyük manevi haz aldım. Son yıllarda idari makamlar benim gibi karşılıksız dini-mesleki hizmet verenlere pek fırsat vermiyor. Bundan dolayı herhangi bir rahatsızlık duymuyorum. Halk ifadesi ile “Harç bitti, yapı paydos!” diyorum. Yaşım 77, şu anda bir görevim yok. Sağlığım da yapmaya uygun değil.

Evliliği ve Çocukları

Hafız Kamil Çöllüoğlu, 1950 yılında Elmas Hanımla evlendi. Bu evlilikten Melahat isimli kızı ile Kazım, Mustafa ve Hazım isimli oğulları dünyaya geldi.

Eşi, kızı ve oğulları hayattadır.


Yorumlar - Yorum Yaz
@

NİYET HAYIR AKIBET HAYIR


Hava Nasıl Olacak
Takvim
Üyelik Girişi